14 Ocak 2011 Cuma

no feelings for friday nights

Ben de hayatımdaki erkekleri yazıcam diye söz vermiştim ama sonra düşününce hayatımda o kadar da edebiyat yapılıcak erkeğin olmadığını farkettim. Öyle olunca da kimin kim olduğu çok bariz olucaktı, ondan vazgeçtim.

Bu akşam yılbaşını evinde geçiren gençlerin şehre dönüşlerini kutlama amacıyla geniş çaplı bir eğlence var. Gecenin önemli konuklarından biri de benim tabiki de. Bir yandan bana çok iyi geleceğini biliyorum, diğer yandan hem yapmam gereken projelerin hem de içimdeki daraltının etkisiyle bir gram gitmek istemiyorum. Ama kesin oraya adımımı attığımda iyi ki de gelmişim diycem, bundan adım kadar eminim. Peki o zaman şuan içimdeki bu sıkıntı niye? Tam ergenlikten kurtulmuşken bu bunalımlar buhranlar niye?

Şimdi bir de iki büyük soru var aklımda, 'Ne giysem?' ve 'Ne içsem?'. Karar verme yetim devre dışı olduğundan sırf bu yüzden bile gitmeyebilirim aslında. Bu gece minimum alkol almam gerek bu kesin, o halde birayla karın doldurma opsiyonunu seçiyorum. Kıyafet konusunda da çok üstünde durmadan saç değişikliğime dikkat çekerek bugünü kurtarabilirim.

Mekana girdiğimde anda başlayıp tüm gece boyunca tek bir soru doldurucak kulakları, 'Tatil nasıldı?'. Ne gibi cevaplar verilebilir ki 'Güzeldi.', 'Kötüydü.', 'Muhteşemdi.', 'Eğlenceliydi.', 'Sıkıcıydı.'. Karşımdaki kişiye ve o andaki moduma göre bunlardan herhangi birini kullanabilirim, hepsini hissettiğim anlar oldu, ama ne dersem diyim içimde yankılanan tek bir cevap olucak sanırım;

'Hiç bitmesin istedim...'

1 yorum: